10 Ekim 2010 Pazar

çantada zürafa / giraffe in a bag

Viyena, sırt çantasında bir Zürafa ile başladı.

(bizi bu ana hazırlayan ise, havalimanında beklerken gülmekten kırılan bir uluslararası grubun gülme nedenini uçaktan viyana'ya inerken öğrenmem - tuvaletteki alışık olmadıkları boru parçasından fışkıran su ile birinin ıslanmasıymış - karşılaşılan insanlarla kısa kısa konuşmalar, yalnızca almanca konuşan güleryüzlü bir kadının hediye ettiği basit bir viyana haritası, havalimanından şehre geçişte başörtülü bir öğrenci ile sohbet - telaffuz edilen biz / onlar ayrımı -, ve viyena'ya ilk adımda Deniz!, Deniz!, Deniz! ile pembe bir kafede içilen bir şahane Melange, "danke schön - bitte schön")

ve çiseleyen yağmurda hemen kullanmaya başladığım pembe defter. Gaye'nin hediyesi.

(vayanam viyanam nasıl başladı? herşey, Gaye'den, Viyana'ya gitmek için gerekli bir dilekçeyi, yukarı kattaki bir bilgisyardan sekreterliğe email atmasını istemem ile başladı. İkimiz arasındaki kısa email trafiği içinde, bir "vııyy anam" lafı geçti. o mu oldu "vay anam", yoksa "vay anam" mı demiştik baştan bilmiyorum. ama "viyana" oldu "vay anam". ama kahve ağzıyla değil, sanki başak'ın sesinden duyuyormuş gibi. bir de sokakta ilk gun yururken, "bizim market"in civarlarında, 2nci Viyana bölgesinde, "billa" siminde marketi görünce ruh hali tamamlandı: vayanam viyanam, vallah billah:P)

Vienna started with a giraffe in a backpack.
(well the paranthesis is all too culture specific to translate but i will try later. the summary is:
"vayanam, viyanam" / is a pun in Turkish that i came up or through a collaboration with Gaye -a lovely friend of mine- we came up. and the way it need to be pronounced is the way it is pronounced by BAsak, my friend.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder